Metamorfoz

‘’Değişim doğanın derinliklerinde, insanların ruh ve biyolojik yapılarına kadar hissettiği değişim yakında tüm biçimselliği ile yaşamımızıkaplayacak. Metamorfoz bir uyarı sergisidir. Hep birlikte düşünelim ve hissedelim’’ diyen Esma Civcir’in sergisi doğadaki unutmak istediğimiz gerçekleri yine doğanın diliyle bize anlatmaya çalışıyor. 
    
       ‘’KÖTÜ BİR DEĞİŞİM İNSANLIĞIN KENDİNİ TÜKETİŞİ, YENİDEN YAPILANMADA BOYUT DEĞİŞTİRME VE POZİTİF ENERJİ KAVRAMLARINI YENİDEN SORGULAMALIYIZ. GÜNLÜK ŞEY’LERİN DIŞINDA VAR OLAN 4. 5. BOYUT KAVRAMLARINDA İNSANLARIN gezebileceği zamana yeni yüzyıla girme umuduyla bur sergiye davetlisiniz. 
 
ESMA CİVCİR
 
Sanatı yaşama biçimi olarak algılar. “Esma CİVCİR’in resimleri çerçeve içine sığmamaktadır. Özgürlük duygusunu sembolleştiren atlar, kuşlar ve mitolojik ögeleriyle 4 bin yıl sonrasına taşımayı hedefler gibidir.” (Prof Dr. Beyhan Karamağaralı)  Kadınları ise insanı bütün zamanlara taşır. Bambaşka dünyalara kapılarını aralar gibi üretken ve çoğalan insanlardır. Sanatı bilime eş gören sanatçı, bilgi ve kültürleşme sürecinden sonsuz aydınlanmanın eşiğine gelinebildiğine inanır. “Bulunduğun yerde, sahip olduklarınla en iyisini yap” felsefesiyle çalışır.
 

Esma Civcir 5 kız kardeşin ortancası olarak Konya’da doğdu. Selçuklu Kültür ve Sanatı ile görsel algısının başladığını ve tanıdığı ilk mavinin Selçuklu çini mavisi olduğunu söyleyen sanatçı 1979 yılında İzmir Buca Eğitim Enstitüsü’nün son yatılı döneminde mezun oldu. Lisans tezini misafir öğrenci olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Sahne ve Görüntü Sanatları kürsüsünde hazırladı. Daha öğrenci iken 11 adet çocuk kitabı resimledi. Reklam Ajansında grafikerliği ve dekorasyon çalışmalarında hocalarına asistanlık yaptı. Doyumsuz bir öğrencilik süreciyle çalışma yaşamını değerlendirdi. Diyarbakır Dicle öğretmen Lisesi Resim Öğretmenliği için gittiğinde öğrenmek için yola çıkmıştı. Anadolu’yu gözledi,  resimledi. Dönüşte Milli Eğitim Bakanlığı Milli Eğitim Dergisi teknik yönetmenliği ve yazı kurulu üyeliği, dergi ve çocuk kitapları, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim görevliliği, Milli Eğitim Vakfı Vaktaş Basın Halkla İlişkiler Müdürlüğü, tanıtım ve eğitim araçları tasarımı, özel eğitime katkı organizasyonları yaptı. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü, Basın ve Halkla ilişkiler birimi kuruculuğu ve danışmanlığı yaptı.  TRT Renklerin Dünyası ve Antalya ulusal kanalı ETV de program danışmanı, uygulamacı sanat eğitimciliği, Vakıf İnşaat Ankara Bölge Temsilciliği, Vakıfbank kültür ve sanat danışmanlığı ve Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevliliği yaptı.  Akdeniz’in mavi çağrısı ve binlerce yıllık Anadolu kültürünün yolunda, Arkeoloji Anabilim Dalı’nda doktora programında özel öğrenci olarak Likya Projesini rekonstürüktiv ve mitolojik yorumlarıyla resim koleksiyonu olarak hazırladı. DAAD bursiyeridir. 2002 Yılında Atatürk’ün yolunda Avrupa Birliğine girerken Yılın Kadınları programında Resim Dalında Yılın Kadını ödülünü aldı. Yine 2009 Dünya Kadınlar Günü’nde Antalya’da Yılın Kadını ödülüne layık görüldü. Özel bir TV Kanalında 3 yıl sanat eğitimi programını yürüterek Windsor sanatçısı ödülünü aldı. DAAD programı çerçevesinde insan ve mimari konulu çalışması Magdeburg–Almanya-Dom Katedralinde daimi olarak sergilenmektedir. Ulusal ve Uluslararası elliyi aşkın kişisel sergisi ve sanat projeleri bulunmaktadır. Yaşamı eğitim süreci olarak algıladığını belirten sanatçı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünde Daire Başkanlığı yaptı. Şırnak ‘’Şehr i Nuh Projesi’’ Çanakkale ‘’Dokuz Kat Dokuz Zaman Truva Projesi’’, Antalya ’’Toroslarda Yedi Renk yedi Zaman projesi’’ Kuratörü ve proje müellifidir. Çanakkale Kültürel Miras Derneği Başkan yardımcılığı görevi yanında yaşamını Ankara’da sürdürmektedir.

LETO-ARTEMİS-APOLLON

Leto, tanrıların tanrısı Zeus’un aşkıdır. Sarı saçları eteklerini döven Leto’ya aşık olur Zeus. Çapkın Zeus’un kıskanç eşi Hera, Leto’yu rahat bırakmaz. Buna rağmen Leto, Zeus’tan hamile kalır. Zeus’un karısı Hera, Leto’nun Zeus’tan olacak çocuklarını doğurmaması için elinden geleni yapar. Tanrıçadır, kızarsa kafası, boğar atar Leto’nun çocuklarını. Leto, tanrıça Hera’dan korunmak için oradan oraya kaçar. En sonunda sürgün yaşamı Likya’da son bulur. Eşen Ovası’nın doğu ucundaki Patara kentinde bir ağaca yaslanarak ikiz çocukları Apollon ile Artemis’i doğurur. Doğan çocuklarını Hera’nın şerrinden korumak için dağlara kaçar. Bir pınar başında çocuklarını yıkarken, çobanlar tarafından kovulur. Daha sonra kurtların yol göstermesi ile Ksantos Çayı’na ulaşan Leto, burada susuzluğunu giderir, çocukları Apollon ve Artemis’i yıkar. Burası Ksantos ırmağı’nın doğduğu, ovanın kuzeyinde Araksa’dır. Kayaların içinden fışkıran gür kaynak suyu gürleyen heybetiyle Leto’yu çağırmaktadır. Onun için Ksantos Çayı, Likyalı tanrı Apollon ve Artemis’in yıkandığı sular olarak kutsal sayılırmış.

Tanrıça Leto’nun adıyla adlandrılmış Likya’nın kutsal kenti Letoon’da kendi tapınağının yanı sıra, çocukları Apollon ve Artemis’in adına da tapınaklar bulunmaktadır. Tanrı Apollon’un harpı, oku ve yayı, bir güneş sembolü yanında işlenmiş mozaiklerle. Bereketli Kumluova toprağı, ayaklandıkça bilimin verileriyle gün gün aydınlanıyor Apollon, Artemis tapınakları, Likya Kültürü. Çıkarılmış Leton kentinin tapınakları orta yere…

Leto, Likya’nın baş tanrıçalarından biridir. Analık öndedir Likya’da. O dönemde bu özellikleri ile başka hiçbir halka benzemezler. Tarihçi Herodot: ‘Bir adetleri vardır ki, başka hiçbir ulusta rastlanmaz. Babalarının değil analarının adını alırlar. Bir Likyalı öbürüne kimlerdensin diye sorsa, kendi adından sonra anasının adını ve onun soy adını söyler. Eğer bir kadın yurttaş, bir kölenin damı altında yaşıyorsa, yasalar çocukları özgür sayar. Tersine, isterse yurdun en önde gelen kişisi olsa, bir erkek yabancı kadınla ya da köle bir kadınla yaşıyorsa, çocukları yurttaşlık hakkından yoksun kalır.’ diye bahseder.

‘Likya Efsaneleri’ Hasan Barışcan
TABLO,Apollon’un doğumu,Ana Tanrıça,Apollon’un kız kardeşi Artemis ve Nunfe

Tablo boyutlar 225×175 cm
Yağlıboya tekniği,tual üzerine

LİR ÇALAN APOLLON

Güneşin, ışığın ve aydınlığın tanrısıdır Apollon, müzik ve güzel sanatların koruyucusudur, ozanların dilidir, sözüdür. Likyalılar Apollon’a bağlı ışık soylularmış. Işık soylu olabilmek, sanatsever olabilmekmiş. Onlar Likya’da asırlar önce, aydınlık ve ışık ülkesinde sevgilerini doğaya taşımış, sanatlarını kayalara oymuş, inançlarını, özgürlüklerini akan çağlayan sular gibi coşkunca sürdürmüşlerdir.

Apollon bazen de elinde liri, müzik perileri ve musalarla, en sık ormanların içine dalarak müziğini sunar. Likya’nın dağları, dereleri, pınarları, ormanları, koyları, dalgaları Apollon’un lirini çalar, harpını dinler. Türküleri, şarkıları, masalları, şiirleri, efsaneleri onu söyler…    

Likya Efsaneleri…..

TABLO 140×140 Patara’nın Kuruluş Efsanesi 1

SU Nympha ve Apollon’un birlikteliğinden doğan Patros Yunusların Yönettiği Gemi ile Patara kıyılarına ulaşır…                                                          

 Prof.Dr.Fahri Işık (ders notları)

TELEPHOS KAYNAĞI, SU PERİLERİ VE APOLLON(AÇIKLAMA)

Aslında başı örtülü, yani gelin anlamına gelen Nympha kırlarda, sularda, ormanlarda yaşayan doğal ve tanrısal varlıkların dişi olanına verilen addır. Homeros’a göre Nympha’lar Zeus’un kızlarıdır.

Azra Erhat, Mit.Söz.

Apollon, Likya ülkesinde gezerken ırmak tanrısının kızı bir su perisini görür, kalbine saplanan Eros’un küçücük okuyla yaralanır, ok onu sevdalara salar…

Likya Efsaneleri…

TELEPHOS KAYNAĞI

Herakles’le Auge’nin oğlu Telephos dramatik bir öykünün kahramanıdır. Kral Priamos’un soyuyla akraba bir soydandır. Daha annesinin karnındayken dayılarını öldüreceğinin bildirilmesi Auge’nin ve Telephos’un bir sandıkla denize atılmalarına sebep olur. Daha sonra çocuk doğar ve Arkadia’da bir dağa bırakılır. Orada kaza ile iki adamı öldürür; fakat bu adamlar onun dayılarıdır. Telephos Arkadia’dan sürülür. Bunun üzerine Telephos Mysia’ya göç eder ve orada kral olur. Bu arada Troya savaşı başlar; Akhalar donanmalarını Mysia’ya yaklaştırırlar. Telephos, Troya kral soyuyla akrabalığı nedeniyle Akhalara karşı koyar, yiğitçe çarpışır ve birçok önemli kişiyi öldürür, ama Akhilleus onu yaralar. Aldığı bu yara bir türlü iyileşmemektedir. Telephos pek çok yere danışır. Aldığı önerilerden biri de Patara yakınlarındaki bir kaynakta yarasını yıkamasıdır. Telephos, Patara civarındaki bu kaynağa gelir ve yarasını temizler, yarasını yıkadığı kaynak suyu o gün bulanıklaşır. Patarada’ki Apollon tapınağı’nda adaklarda bulunur. Ama bu da fayda etmez. Yarayı ancak yaralayan kişinin iyileştirebileceği söylenir. Sonunda Akhilleus’u bulup dilenci kılığına girerek ona yalvarır ve Akhilleus kargısının ucundaki pastan yaraya sürerek onu iyileştirir. Telephos şükran borcunu Akhalara Troya’ya çıkacak doğru yolu göstermekle öder…

Azra Erhat, Mit.Söz.
TBLO 140×140, Telephos ve su Nunfe lerı
Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

APOLLON TAPINAĞI KAPISI

Pausanias, Patara’da bir Apollon Tapınağı bulunduğunu anlatır.

Pausanias, Graeciae descriptio, 9.41.1

TABLO 140×140  Patara Kapısı  ve Tiyatrodan İzlenim,Sanatçının Patara Kazılarındaki ilk çalışmasıdır.Patara’nın  dünden bu güne gizemli büyüsünü anlatır.

PEGASUS VE BELLEROPHONTES LİKYA GÖKLERİNDE

Bellerophontes, Ephra kral ailesinden ve ünlü Sisyphos’un torunudur. Ne var ki Glaukos Bellerophontes’in ölümlü babasıdır, yiğit aslında Poseidon’un dölündendir. Tanrısal nitelikleride oradan gelme. Bellerophontes, Belelleros’u öldüren demek, ne var ki bu yüzden yurdundan ayrılıp kendisini suçundan arındıracak birinin yanına gitmesi gerekiyor. Bu adam da Proitos’tur. Anteia, kocasına Bellerophontes’i suçlayınca, Proitos konuğunu kendi eliyle cezalandırmaktan çekinir ve onun içindir ki eline katlanmış tabletler, yani bir mektup verip kaynatası İobates’e gönderir. Lykia kralı’da konukluk kurallarına saygılıdır ve ancak zorunlu kaldığı zaman ağır işlere koşar. Ondan ağzı ateş saçan canavar Khimaira’yı öldürmesini ister.

Bu zor işin üstesinden gelmek için Bellerophontes kahinlere danışmış. Kahinler genci dinledikten sonra ona, tapınağa gitmesini, orada bir gece yatmasını söylemişler. Bellerophon, bir gece tapınağın içinde yatmış. Tanrıçalar onun güzelliğine dayanamamışlar. Gence uçan at Pegasus’un gemini vermişler. Pegasus uçan bir atmış. Baktığı insanı taşa çeviren, saçları kıvrım kıvrım yılanlardan örülü Medusa’nın başının Perseus adlı kahraman tarafından kesilmesi  sırasında akan kanlardan doğmuş Pegasus.

 Bu atı tanrıçalar, sanat perileri Musalara vermişler. Dokuz sanat perisi bu atı büyüterek sırayla binerlermiş. Sanatçılara bembeyaz memelerinden esin emziren periler uçan atla dolaşan perilermiş. Bellerophon, tanrıçanın verdiği altın gemi alarak, dağ dağ, dere tepe demeden Pegasus’u aramaya koyulmuş. Tüm Likya ülkesinin dağlarını, derelerini dolaşmış. Sonunda onu bir pınarın başında görmüş, kanatlarıyla pınarın suları kadar berrak apak bir atmış Pegasus. Bellerophon’un elinde altın gemi görünce ürküp, kaçmamış. Bellerophon gemi Pegasus’un başına takarak, ona binmiş. Biner binmez de göklere doğru uçması bir olmuş. Pegasus’un üstünde Bellerophon tüm Likya ülkesini bir uçtan bir uca görebiliyormuş. Kazandığı bu yeni güçle bulutları aşıyormuş….

Likya Efsaneleri….

BELLEROPHON VE PEGASUS KHİMAİRA’YA KARŞI

Likya ülkesinin başına bela olan Khimaira canavarı, ağzından çıkardığı alevle tarlaları tutuşturur, ormanları yakar, eline geçirdiği canlıya yaşama hakkı vermezmiş. Aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu Khimaira alevler saçan ağzı ile eline geçeni yakar, parçalar, çevikçe ayakları ile bir keçi gibi taştan taşa atlar, zehirli diliyle kuyruğundan uzanan yılan en uzaktaki avını zehirleyip öldürürmüş. Bellerophon, Kral İobates’in verdiği görevi gerçekleştirmek için Pegasus’la göklerden aşağılara inerek, canavar Khimaira’ya saldırmış. Canavarın ağzından çıkan alevler gökyüzüne yükseliyormuş. Bir yanardağ gibi kükreyen alevler Pegasus’a yetişemiyormuş. Keçi ayaklarıyla bir dağ doruğundan öbür dağa atlıyor, yılan kuyruğunun sesinden gökler inliyormuş. Khimaira ile Bellerophontes’in çarpışması günlerce sürmüş. Pegasus bir yere iniyor bir göğe çıkıyormuş. Sırtındaki Bellerophon ise canavara oklar yağdırıyormuş göklerden. Khimaira’nın ağzına dolan okların ucundaki kurşunlar eriyerek, boğazını tıkamış ve ağzından çıkan alevler sönmüş. Boğazını kapatan kurşunla Khimaira boğuluğ ölmüş. Likya Ülkesi Bellerophon ve Pegasus’un yiğitliği ile Khimaira’dan kurtulmuş…

Likya Efsaneleri….
TABLO  225×175 cm Khimaira  efsanasi
Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

SARPEDON VE PATARA KAPISI

Bellerophontes’in kızı Laodameia’nın koynuna tanrı Zeus girer, bu birleşmeden Sarpedon doğar. Sarpedon İlyada’da Troya savaş ortaklarının en ünlüsü, en insanıdır, onun dramı Hektor’unkinden aşağı kalmaz. Bu Zeus oğlu hiçbir çıkar gütmeden, sırf Anadolu topraklarını saldırıya karşı korumak için gelmiştir ta uzak Likya’dan, tanrı Apollon’un yönettiği ışık ülkesinden. Sarpedon’un gücü hiç gevşemez, Troyalıların yıldığı olur da Likya’lı yiğitlerin yüreği tam bir bilinç ve yurtseverlik aşkıyla çarpar İlyada destanı boyunca. Hektor’a bile çıkışıp yol gösterdiği görülür Sarpedon’un. Akhaların kurduğu duvara saldırıda en başta gelir, eylemiyle, kafasıyla önderdir. Şöyle denir İlyada’da (İl.XII, 289 vd.):

Ama akıllı Zeus, Argosluların üstüne
Oğlu Sarpedon’u salmasaydı,
Ne Troyalılar, ne de ünlü Hektor
Kapıları kıramaz, duvarı yaramazdı.

Kıvrık boynuzlu öküzlerin üstüne atılan
Bir aslan gibi saldı onu.

POSEİDON’UN ÖFKESİ

Likyalılar her nedense, denizler tanrısı Poseidon’u kızdırmışlar. Sunaklarında kurbanlar kesmemişler zamanında. Mavi dalgaların, kumlara doğru uzanıp çekilen ak köpükleri denizlerin tanrısı Poseidon’un nefesiymiş. O isterse denizi birbirine katar, coşturur, bağırtırmış. Dalga dalga setler oluşturur, fırtınalar yaratır, yeri göğü birbirine katarmış. İşte böyle olmuş. Kızan Poseidon Likyalıları cezalandırmak için, kükreyip çıkmış denizlerin dibindeki sarayından. Üfledikçe fırtınalar kopuyor, dalgalar tepeleri aşıyor, ovanın içine dek gidiyormuş. Evler yıkılmış, ağaçlar yerlere dek eğilmişler, Poseidon’un önünde. Hayvanlar çalılıklara, kayalıklara kaçmış. Tim Ksantos Ovası bir felaketin içindeymiş. Ovanın bir ucundan öbür ucuna dek fırtınadan, borandan durulmuyormuş. Ksantos çayı bile akışını durdurmuş. Zor yol alıyormuş Akdeniz’e kavuşmak için. Denizden karanın içine içlerine doğru gelen fırtınalardan zayi olmuş ovanın ürünü, bereketi. Günlerce devam etmiş, durmak bilmiyormuş Poseidon’un kızgınlığı. Toplanmış Likyalıların önderleri, anaları. Adaklar adamışlar tanrı Poseidon’a. Yalvarmış yakarmışlar, kutsal Ksantos Çayı üstünde Poseidon’a ulaştırsın diye. Ne çare. Kızmış bir kere denizler tanrısı Poseidon. Tüm sahiller, Patara kenti kumlar, sular altında kalmış…

TAPINAK MEZAR VE SUNU

Likya’da mezarlar ve onlara sunulan sunular günlük hayatla iç içe, yaşayanların ölüleriyle buluşup iyi dileklerini bildirdikleri hatta günlük olaylar üzerine sohbet ettikleri kutsanmış, özel bir yere sahip mekanlardır. Likya mezarlarının evlere ya da tapınaklara öykünmesi de işte bu yaşam ve ölümün iç içeliğindendir…

TABLO 140X120 Tapınak mezar sunu yapan kadın,Patara’daki buluntu üzerine çalışılmıştır.

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

KAYA MEZARI VE SUNU

Likya insanının öldükten sonra diğer tarafta yaşayacağı düşüncesinin bir kanıtıdır, ev şeklindeki kayaya oyulmuş mezarlar. Yükselen yüce Likya dağlarının eteklerinde ortak bir gelenekle dantel gibi işlenmişlerdir Telmessos, Tlos, Myra, Limyra, Kyaneai, Teimiusa, Phellos, Antiphellos, Ksanthos, Pınara ve diğer Likya kentlerinde Kaya Mezarları ve Kaya Sunakları….

TABLO 140x120cm Sunu yapan kadın,
Patara Doğucasarı tepesindeki kayalıklardaki buluntudan canlandırma yapılmıştır.

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

LİKYA LAHTİ VE SUNU

Bazen bir evi bazen bir gemiyi andıran semerdam kapaklı lahitler de Likya’nın yaratması bir mezar şeklidir. Likya tipi olarak adlandırılan bu lahitler Likya’yı dağlarından kıyılarına, tüm Kent Nekropollerini dolaşır. Likya ölü gömme adetlerinde her tür mezara konan gözyaşı ya da parfüm şişeleri Unguentariumlar da ölümden sonra yaşam düşüncesinin bir başka kanıtı olarak, ölünün yakınları tarafından mezara bırakılmaktaydı. Ölülerin ruhlarını Hades’e götürmek de altın kakmalı sandalların sahibi tanrı Hermes’in görevi idi. Bu görevde Hermes, Psykhopompos yani ruhlar kılavuzudur…

TBLO 140×120  Patara’da kazılarda  açılan bir mezar ölü duruş ve mezarda bulunan gözyaşı şişelerinden esinlenilmiştir.

Yağlıboya ve akrilik teknik,tuval üzerine

AZİZ NİKOLAOS

Patara’da doğan, öğretisini Demre’de yayan Aziz Nikolaos, Likya’nın tek tanrılı döneminin ilk simgesidir. İ.S. 4. yy.’dan itibaren Aziz Nikolaos’un yarattığı Hıristiyanlık metropolü en önemli çağını yaşamaya başlar. Tanrılara ve kahinlere danışan Antik Dönem Likya insanının tek tanrılı dönemdeki yol göstericisidir Aziz Nikolaos….

TABLO140x120 cm,
Aziz Nicholaos Patara’da doğmuştur.

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

APHRODİTE

Theogonia 160-206:

Dalgalı denize atar atmaz onları
Gittiler engine doğru uzun zaman,
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal uzuvdan:
Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten,
Önce kutsal Kythera’ya uğradı bu kız
Oradan da denizle çevrili Kıbrıs’a gitti,
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Narin ayaklarının bastığı yerden.
Aphrodite dediler ona tanrılar ve insanlar,
Bir köpükten doğmuş olduğu için.

Theogonia 201 vd.:

Doğup da yürüyünce tanrılara doğru
Eros’la Himeros takıldılar hemen peşine.
İlk günden bu oldu onun tanrılık payı
İnsanlar arasında da ölümsüzler arasında da;
Ona düştü kız cilveleri, gülüşmeleri, oynaşmaları,
Sevmenin, sevişmenin tadı, büyüsü…

 

TABLO 140X120 Aphrodite Patara kumsalında,lukyonlar,caretta’lar,Aphrodite figürü Antalya Müzesindeki Patara buluntusu Aproditie figüründen çalışılmıştır.
Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

EROS

Gümüş gibi parlayan dolunay
Aydınlatırken bütün yeryüzünü
Güzel ayın etrafındaki yıldızlar
Saklıyor yeniden parlak yüzlerini.

Sarsıyor aşk yüreğimi
Dağlarda meşeleri sarsan bir rüzgar gibi.
Sappho

 

TABLO 140×140,Elleri Bağlı Eros, Figür Antalya Müzesinde sergilenen Patara Buluntusu Küçük heykelcikten çalışılmıştır.
Yağlıboya tekniğinde tuval üzerine

CARETTA CARETTA

Efsanelere konu olan deniz kaplumbağaları, denizkızlarının gemileriymiş. Binerler dev kaplumbağaların sırtlarına, oynaşırlarmış dalgalarda. Gemicilerin, deniz adamlarının kılavuzları olur, onlara yollarını gösterirlermiş.
Likya Efsaneleri…


Zamanın içinden elimizdeki Antik kalıntılar gibi eksilerek akıp gelen, Akdeniz’in dalgalarında ve kumsallarında yaşayan bir mitostur Caretta Carettalar…

HURMALIK HAMAMI

Likya’nın kendi coğrafyasına uygun özgün formdaki Roma Dönemi Hamamları, en gelişkin ısıtma ve su taşıma sistemlerinin donatıldığı üst düzey şehircilik mimarisi kanıtlarıdır. Eşsiz doğa manzaralarına ve usta heykeltıraşların eserleriyle süslü bahçelere bakan bu hamamlar yıllarca temizlik ve dinlenme hizmeti yanında, filozofların ve yöneticilerin fikirlerini tartıştığı huzurlu mekanlardı da aynı zamanda. Yaşamdan tat almak isteyen soyluların fantastik dünyasını yansıtan, zevkle dekore edilmiş anıtsal yapılardır hamamlar.

TABLO 140X120 cm
Patara Hamamı bu gün
Yağlıboya tekniği, tuval üzerine

PATARA

Adı ilk kez Hitit Kralı IV. Thutalia’nın hiyeroglifinde okunan kentin daha sonraları, antik kaynaklarda, sahip olduğu Apollon Tapınağı ve kehanet merkezi ile, Likya soyunun başı anlamında ‘caput gentis’ olarak önemi vurgulanmıştır.

Likya Birliği’ne yönetim merkezi olmuş Bouleterion’u, bölge ticaretinin kalbinin attığı Büyük Limanı ve Granarium’u, çağlar boyunca denizcilere yön gösteren Deniz Feneri, sadece kent halkına değil, deniz seferinden gelen tüm denizcilere hizmet veren anıtsal 4 hamamı, kentin günlük yaşamının cereyan ettiği Stoası ve Agorası, deniz yoluyla gelen tüccarlara Likya yol haritasını stadion ölçüsüyle gösteren Yol Kılavuz Anıtı, yamaca yaslanmış Tiyatrosu, lahit, anıt mezar ve oda mezarlardan oluşan Nekropolü, Tapınak Mezarları, Korinth Tapınağı, Aziz Nikolaos’un doğduğu yer olmasıyla daha da bir önem kazanan Şapel, Kilise ve Basilikaları, Zafer Tak’ı, aristokratların villaları, höyük biçimli Tepecik Akropolü, Likya Beylerine yurt olmuş Doğucasarı Akropolü, üzerinde anıt mezarları ve sarnıçı bir taç gibi taşıyan Kurşunlu Tepe, masmavi göğü ile bağrında yüzlerce gemiyi kucaklayan Akdeniz’iyle, işte Patara…  

TABLO 560×120 cm(Patara Batıdan Doğuya bakış panaroma)

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

TABLO 700x120cm (Doğudan Ptara’ya bakış panaroma)

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine

PATARA’NIN KURULUŞ EFSANESİ 2

4.TUTALYA  PATAR DAĞINDA ADAKLAR SUNAR,STELLER DİKER ,Patara’ya gelir.

KAYNAK ,YALBURT YAZITLARI

TABLO 140×140 cm  4.Tutalya Patar dağında

Yağlıboya tekniği,tuval üzerine